27 Ekim 2015 Salı

En Güzel 10 Kedi Makyajı



1- Kedi makyajı, sahne sanatlarını bir kenara koyarsak en çok Halloween olarak bilinen ve dilimize Cadılar Bayramı olarak geçen günde yapılır.

2-  Halloween  “Tüm Kutsalların Akşamı” anlamına gelmektedir



  
3- Hristiyan dünyası için Cadılar Bayramı tüm kutsal azizlerin ve din adına hayatını kaybeden şehitlerin anıldığı gündür.


4- Cadılar Bayramında insanlar pek çok kılığa girip makyaj yaparak hazırlanırlar.


5- Cadılar Bayramında çocuklar da korkunç kılıklara girerek kapı kapı dolaşıp şeker toplarlar.


6- Kedi makyajında en çok akılda kalanlardan biri de Alice Harikalar Diyarındaki meşhur kedidir.


7- Genellikle Alice'i kızdıran Cheshire Kedisi birden bire ortadan kaybolsa da gülümsemesi havada asılı kalır.



8- Elbette kedi makyajının tercih edilmesinin ardında, kadınla kediyi özdeşleştiren düşünce de vardır.


9- Dişilik sembolü kedi; hem çok sokulgan hem çok vahşi...


10- Şüphesiz ki hayvanlar aleminin en çok sevilen hayvanlarından biri olan kedinin estetik güzelliğine duyulan hayranlık da, kedi makyajını tercih edenlerin ortak fikri.
www.kedivekedi.com







23 Ekim 2015 Cuma

En İlginç 15 Kedili Dövme


1- Kökeni binlerce yıl önceye dayanan dövme, günümüzde de oldukça yaygın. Kedi düşkünleri de sevgilerini birbirinden ilginç dövmelerle ölümsüzleştiriyorlar. 



2- Şimdilerde dövme yaptıranlar insanların bir kısmı, bir beden süsü olarak gördükleri dövmeyi, estetik kaygılarla yaptırıyorlar. 


3- Kimileri için de dövme süsten öte, bir  kendini ifade ediş, ortaya koyuş şeklidir.



4- Bazı çete ve grup üyeleri de kullandıkları simgeyi dövmelerle vücuduna sabitleyerek, ekibin bir parçası olduklarını ortaya koyup aidiyetlerini ilan etmektedirler.


5- Şimdi tüm dünya geneline yayılan dövmenin, eski tarihlerde de aslında geniş bir coğrafyada uygulandığını görürüz. Tabii kulanım amaçları ve yüklendikleri anlamlar değişmekteydi. 


6- Eski Roma'da dövme, suçlu ve köleleri tanımlayacak bir işaret olarak kullanılmaktaydı. 


7- Dövme eski Türk topluluklarında da görülmektedir.


8-Geçmişte Hun Türklerinde asil ve kahraman kişiler dövme yaptırmaktaydı.


9-Kazak ve Kırgız Türklerinde de dövme yaygın olarak kullanılmaktaydı.


10- Dövme Osmanlı İmparatorluğu zamanında daha çok gemiciler ve Yeni Çeriler arasında yaygındı.


11- Anadolu topraklarında,  Güneydoğu illerindeki kadınlarımız da dak/dek diye isimlendirdikleri dövmeleri ellerinde, yüzlerinde ve vücutlarında sıkça kullanırlar.


12- Dek / Dak diye isimlendirilen dövmelerde kullanılan motiflerse farklı anlamları, dolayısıyla beklentileri de simgeliyor. Bunlar; çekicilik, güzellik ve güç kazandırdığı düşünülüyor. 


13- Bazılarına göreyse Dek / Dak yaptıranı nazardan koruyan bir tılsım. 




14-  Hangi amaçlarla yapıldığı bilinmiyorsa da, eski Sibirya prensesine ait olduğu bulunan bir mumyanın vücudunda da bol miktarda dövmeye rastlanmıştır. 



15- Hangi sebeple yaptırılırsa yaptırılsın, kedili dövmelerin, tıpkı kendi varlıkları gibi insana neşe verdiğine şüphe yok, değil mi kediciler?
www.kedivekedi.com




18 Ekim 2015 Pazar

Evinizi Kediyle Paylaşmanız İçin 10 Neden


1- KEDİLER, FENG SHUİ’YE GÖRE CH’İ ENERJİ YAYARLAR
Eski Çin’de ejder soluğu anlamına da gelen ch’i enerji, evrensel yaşam gücünü simgeler. Kediler evinizde bu enerjinin dolaşmasını ve yayılmasını sağlayacaktır.


2- STRESİNİZİ ALIRLAR
Kedilerin stresi azaltmadaki etkileri kanıtlanmıştır. Onların insanları rehabilite etmedeki maharetleri, sayısız yaşam öyküsüyle kitaplara konu olmuştur. 


3- SİZE BAĞIMSIZLIĞI ÖĞRETİRLER
Kedinizin karnını doyuruyorsunuz diye ona her şeyi yaptırabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Neyi yapıp yapmayacaklarına, yapacaklarsa ne zaman yapacaklarına paşa gönülleri karar verir.


4- SİZİ NEŞELENDİRİRLER
Kediler oyun oynamayı seven komik canlılardır. Sırtını kabartıp yengeç gibi yürümeleri, her şeyin içine girmeleri, hal ve tavırları insana neşe verir.


5- KENDİNİZE DEĞER VERME KONUSUNDA ONLARDAN ÖĞRENECEKLERİNİZ VAR
Kedileriniz evin en temiz yerini bilirler. Yatağınızın çarşafını değiştirdiğinizde keyfini ilk o sürecektir. Tuvaletinin kirli olmasına asla tahammül etmezler ve ihtiyacını gidermek için mutlaka temiz bir yer bulurlar. Güneşin tadını çıkarmakta da gölgede serinlemede de üstlerine yoktur.


6- SİZE SABIRLI OLMAYI ÖĞRETİRLER
Kediler meraklı bir karaktere sahiptirler ve kafaya koyduklarını yapma konusunda müthiş bir kararlılık gösterirler. Kapalı duran odalar, kutular, çekmeceler ve daha pek çok şey onlar için merak konusudur. Boşuna onları engellemeye çalışmayın, sabırlı olmayı öğrenin.


7- SİZE PAYLAŞMAYI ÖĞRETİRLER
Yatağınızı, koltuğunuzu, gazetenizi, saç tokalarınızı, bilgisayarınızı ve daha pek çok şeyi onunla paylaşmak zorunda kalacağınızı peşinen kabul etmek işinizi kolaylaştıracaktır. 


8- YALNIZLIĞINIZI UNUTTURURLAR
Kendimizi yalnız hissettiğimiz zamanlarda kediler, tüm varlıklarıyla yanımızda olan eşsiz bir dosttur.


9- GURURLU OLMAYI ÖĞRETİRLER
Onu besliyor olmanız kızabileceğiniz, tersleyebileceğiniz anlamına gelmez. Hele bir deneyin, karşılığını misliyle alırsınız. Kediler gururlu hayvanlardır.


10- ÇOCUKLARINIZA SORUMLULUK KAZANDIRMAK İÇİN İDEALDİRLER Bakımlarının bir kısmını çocuklarınıza devrederek sorumluluk almalarını sağlayabilirsiniz. Tabi ki hissettirmeden gözetleyerek.
www.kedivekedi.com

17 Ekim 2015 Cumartesi

Kedinizle Seyahat İçin Gerekenler


Yazan: M. Naci Uncu

Yurt dışına evcil hayvanlarınızı çıkarırken izlenen prosedür ve yapılması gerekenler kısaca şunlar:
  1. Aşı karnesinin eksiksiz,  öncelikle kuduz aşısı ve diğer aşılarının güncel olması gerekiyor.
  2. AB üyesi ülkeler için yolculuk yapacak  evcillerin 7 aylıktan büyük olması gerekiyor.
    (En erken kuduz aşısı yapılma yaşı 3 ay, test için en erken kan alınma tarihi aşıdan 1 ay sonra,
    belge alındıktan sonra AB ülkesine en erken giriş tarihi 3 ay sonra = 7 ay)
  3. Aşı karnesinin,  veteriner hekim tarafından imzalanıp kaşelenmesi gereken yerleri onaylanmalı, mikrochip takılmalı ve mikrochip numarası aşı karnesine işlenmiş olmalı.
  4. Veteriner hekim tarafından uluslararası sağlık sertifikası (İngilizce) yazılması, imzalanıp kaşelenmesi gerekiyor. Amerika dahil pek çok ülke için bu belge yeterli, ancak bazı ülkelere giriş için Tarım İl Müdürlüğü’nden resmi sağlık sertifikası alınması gerekiyor.
  5. Kuduz titrasyon testi için, veteriner hekim tarafından kan alınıp Etlik Merkez Araştırma Laboratuvarı’na gönderiliyor. Sonuçları 7-10 gün içinde geliyor. Kuduz titrasyon testi için kuduz aşısı yapıldıktan en erken 30 gün sonra kan alınabiliyor.   AB üyesi ülkelere giriş kuduz titrasyon testinden en erken 3 ay sonra yapılabiliyor.
    (Kuduz  Titrasyon Testi için Gerekli Belgeler; 1- Aşı karnesi fotokopisi. 2- Başvuru formunda evcil bilgileri ve sahibinin bilgileri.)
  6. Yurtdışı çıkış işlemlerine başlarken evcilinizin iç ve dış parazit ilaçlarının yapılmış olması gerekiyor. AB üye ülkeleri için yolculuktan 15 gün önce iç-dış parazit ilaçlarının yapılıp karneye işlenmesi gerekli.
  7. Yolculuk tarihinden 48 saat önce ilgili belediyeden ‘menşe şehadetnamesi’ alınması gerekiyor. ‘ Menşe şehadetnamesi’ alınması için aşı karnesinin götürülmesi yeterli.
  8. Yolculuktan 48 saat önce Tarım İl Müdürlüğü, Hayvan Sağlığı Şube Müdürlüğü’nden veteriner sağlık sertifikası alınması gerekiyor. Bu belgenin alınabilmesi için aşı karnesinin aslı ve fotokopisi, kuduz titrasyon test sonucu ve evcilinizi götürmeniz gerekli.
  9. İrlanda, İsveç, İngiltere ve Malta, yurt dışından gelen evciller için 3-6 ay arası karantina uyguluyor, ancak AB üyesi bir ülkeden giriş yapıldığı takdirde PET’S (pet travel scheme) sistemiyle karantinaya girmeden ülkeye evcil girişi yapılması mümkün.
Bu hazırlıkları yaparken yukarıda anlatılanların yanı sıra gideceğiniz ülkenin konsolosluklarına başvurup işlemleri teyit ettirmenizde yarar var. Çünkü her seferinde başka bir uygulama çıkıyor, bu işi eziyete çeviriyorlar.

27 Eylül 2015 Pazar

Kütüphane Kedisi Dewey


YAZAN: M. Naci Uncu
Kıymetli okurlar, bugünkü yazımda ‘Dewey’ adı verilen kedinin hayat hikayesi ve bu hikayenin anlatıldığı ‘Dünyanın Kalbine Dokunan Kütüphane Kedisi’ kitabından bahsedeceğim.
Vicki Myron, ABD’nin küçük bir kasabası Spencer’da ki  Halk  Kütüphanesinin yöneticisidir. 1998 yılının soğuk bir ocak akşamı kütüphanenin kitap iade kutusuna bir misafir bırakılır. Bırakılan şey bu defa kalın ciltli bir kitap değil, ufacık, durmadan hareket edip miyavlayan yemyeşil gözlü, sapsarı bir kedi yavrusudur. Kütüphanecilerin sahiplendiği kedicik o günden sonra hayatının tamamını kütüphanede geçirir ve zamanla bu küçük kasabanın maskotu haline gelir. Kitap raflarının tepelerine tırmanıp uyumaya, kitap okuyanlar okudukları kitaba daldıklarında aniden kucaklarına atlamaya ve kitap arabası ile gezintilere çıkmaya bayılan kediye Dewey adı konulur.
Dewey, serseri karakteriyle  kütüphaneye gelen herkese kendini sevdirmeyi başarmıştır. Yaşadığı 19 yıl boyunca kasabanın maskotu olmakla kalmamış, ünü ülke çapında, bu kitapla birlikte dünya çapında duyulmuş, ilgili ilgisiz her kesimin sevgisini kazanmıştır.
En büyük özelliği ilgiye ve sevgiye muhtaç kütüphane müdavimlerini sezip onlarla ilgilenmesidir. Moral eksikliği içinde olan kitap okuyucusunun ya kucağına atlar ya da masasında gezinerek ilgisini çeker, verebileceği kadar morali verip kitap raflarının arasında peylediği en güzel yere dönerdi.
Her sabah 09.00’da kütüphane girişine oturup gelenleri selamlar, kendisiyle ilgilenen insanların kucaklarına çıkıp mırlayarak stres seviyelerini minimuma indirirdi. Kütüphanenin halkla ilişkilerinde aktif rol alıp  gelen herkese  gülücük ve hoş geldiniz miyavlaması göndermek görev edindiği davranışlardı. Özellikle, kütüphane görevlilerinin ulaşmak istediği yüksek raflarda ki kitapları sezer, tırnaklarıyla düşürürdü. Sevimli halleri ve cana yakınlığıyla kasaba halkının sevgisini kazanınca Dewey’i  evlerinde misafir etmek isteyenler olmuş, fakat hiçbir evde kütüphanede ki huzuru bulamamış.
Yazar kitabında Dewey’in en iyi çocuklarla anlaştığını anlatıp Crystal adındaki kız çocuğunun Dewey’le ilişkisinden uzun uzun bahsediyor. Crystal sosyal iletişim problemi olan, hayvanlardan korkan onlarla aynı mekanı paylaşmaktan çekinen bir çocukken, Dewey’in sevgisi ve sıcaklığıyla birçok sıkıntısından kurtulmuş, kedi dostu olmuş bir çocuk. Yani çocuklar kütüphane de kitap sevgisi yanı sıra hayvan sevgisini de Dewey’le kazanıyorlardı. Yaşadığı 19 yıl boyunca kütüphaneye gelen yüzlerce çocuğu büyütüp  kasabadan ayrılmalarına tanık olmuş, karşılıksız sevgiyi ve kedi iletişiminin birkaç nesil boyunca ne anlam taşıdığını kasabalılara göstermiştir.
Kitapta Dewey’in kahramanı olduğu öyküler anlatılmış. Myron, kitabın yıldızının hep Dewey olmasına özellikle dikkat etmiş. Dewey 2006 yılında midesindeki ur yüzünden öldüğünde ölüm haberi yaklaşık 250 gazetede çıkmış.  Dewey’in mezarı kütüphanenin giriş kapısının tam sağında. Mezar taşında ise “Ünlü kedi Dewey’in anısına: Daha fazla kitap okuyun” yazıyor. Herkesin ders çıkaracağı bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum, yanınıza mendilinizi de alın. Çünkü çoğu yerde fazlasıyla duygulanacaksınız.
Dewey gibi çeşitli yollarla veya kaderin cilvesiyle evsiz kalmış, bir yere sığınmış, sığındığı yerde insanların şefkati ve ilgisiyle hayata tutunmuş onlarca hayvanın hikayesini bilirim. Hiç ummadığım, konduramadığım insanların bu sevimli ve zavallı hayvanlara nasıl bağlandığını, onlar için nasıl gayret gösterdiğini şaşkınlıkla izledim. Hep söylerim ‘her insan hayvan severdir’. Yeter ki içindeki hayvan sevgisini ateşleyecek imkan verilsin. 
www.kedivekedi.com

5 Temmuz 2015 Pazar

Kitap Ayraçlarında Kedi Patisi

YAZAN: Gülderen Bölük
Bazı şeyler vardır ki hayatımıza kolaylıkla girerler, hemen atılmazlar ve kendiliğinden birikiverirler. Eskiden kartpostallar bu tip malzemeler arasındaydı. Koleksiyon yapmak için olmasa bile gidilen yerden alınan bir andaç, dostlardan gelen bir hatıra olarak saklanırdı.

Şimdilerde ise kitap ayraçları böyle bir nitelik kazandı. Kendiliğinden evlerimize, hayatlarımıza sızıp çoğalmaya başladılar. Tabii benim gibi biriktirme merakında olanlar, işi hemen koleksiyon boyutuna taşımaya çalışacaktır. Hiç para vermeden elde edilebilmeleri ise bu malzemeyi daha da çekici kılmakta. Ayrıca eş dostun katkısı da, işi iyice alevlendiriyor. Aynı ayraçtan birden fazla olmasında ise hiçbir mahsur yok. Çünkü aynı koleksiyonu yapan arkadaşlarla değiş tokuş yapıyorsunuz.
Ayraçlar, işlevlerinden ötürü kitap ve kitapçı tanıtımı için bolca kullanılmaktadır. Ancak, kitap bitene kadar göz önünde duran, defalarca okunan, ellenen bu malzeme, sadece kitapçılara bırakılamayacak kadar iyi bir tanıtım aracı. Bu sebeple kebapçıdan sanatçıya, otellerden müzelere kadar çok geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Gerçi, Birleşmiş Milletler Raporundaki okuma oranlarına göre, 173 ülke arasında ancak 86. olabilen bir memleketin vatandaşı olarak, düşünmeden edemiyorum; Japonya gibi yılda ortalama 25 kitap okuyan bir ülkede yaşıyor olsaydım, buğday ambarındaki tavuk nasıl bir saadet yaşıyormuş öğrenecektim.
Gene de bizde bile, farklı malzemelerden yapılmış ayraçlar,  insanı neşelendirecek ve şaşırtacak çeşitlilikte. Sıklıkla tanıtım ve reklam maksatlı üretilmişler.  Bunun dışında, son zamanlarda evlilik davetiyeleri olarak gençler tarafından çok tercih edilmekteler. Aynı şekilde sergi davetiyeleri olarak da kullanılan ayraçlar böylece ikinci bir işlev daha yüklenmiş oluyorlar. Koleksiyonumda yer alan bir tanesi; menüsünü Akdeniz mutfağından seçen Cezayir Lokantası’na ait. Ayraçta ismi Kirloş olan bir Van kedisi yer almakta.
Beyaz bir kedi fotoğrafının yer aldığı başka bir ayraçta, yazar Robertson Davies’den bir alıntı yapılmış: “Yazarlar kedileri severler, çünkü sessiz, sevgi dolu ve bilge yaratıklardır; kediler de aynı nedenle yazarları severler”
Bu püsküllü ayracın arkasında ise şunlar var; Sultan, 4 yaşında, kulakları duymuyor, annesi ile aynı evde yaşıyor, suyunu musluktan içiyor. Bu tanıtımın ardından, Sultan’ın ağzından kedi sahiplerine mesaj var: “Dişlerime hiç bakmıyorsun, sonra da ağzım kokuyor diye beni kendinden uzak tutuyorsun. Dışarıya çıkmam seni korkutuyorsa birlikte oynayalım, benimle oynamak senin de hoşuna gidecektir. Lütfen tüy bakımımı düzenli yap. Doktora gitmek istemesem de sen bana aldırma. Aşılarımı ihmal etme. Bütçenin yettiği ölçüde bana kaliteli diyet mamalar alırsan sevinirim. Çok hoşlansam da fazla yememe izin verme.”
Devamı için tıklayın  http://www.kolektomani.com/?p=828

2 Temmuz 2015 Perşembe

Ortak Kader: Tanrıça mı, Yoksa Cadı mı?



YAZAN: Gülderen Bölük
Mart ayı denince ilk akla gelen kedilerle,  bu aydan kendisine bir gün sunulmuş kadınlar arasında bir ilişki olabilir mi acaba? Goethe “Hayvanlar, insanların karikatüründen başka bir şey değildir” der.  Bir karikatür, kaleme aldığı konunun detayına girmeden,  düşündürmek, özlü bir fikir vermek ve göze çarpan özelliği aktarmak için resmediliyorsa kedi, kadının hangi yönünü ya da yönlerini vurguluyor sizce? Genellikle dişi kabul edilen cadılara simge olarak seçilen de bir kara kedi değil mi? İlginçtir ki kedi ve kadının ortak bir kaderi var: Ya tanrıça sayılıp yüceltilmiş ya da şeytanla bir tutulup acımasızca katledilmişler. Tarih de, mitolojiler de benzer hikayelerle dolu.
İşe bakın ki eski Mısır tanrıçası Bastet’in (Bast-Ubasti- Pasht )  simgesi de bir kedi.  Turgay Tuna,  konuyla ilgili kaleme aldığı yazıda, tarihte kedileri en çok yüceltenlerin Mısırlılar olduğunu belirtir. Kedilere verilen önem bu hayvanın kanunla korunmasına kadar vardırılır. Öyle ki Firavunlar döneminde kediye tekme vuranlar cezalandırılır,  öldürenler ise idam edilir. Tuna, bir de ilginç örnek verir; Mısır’ın Roma egemenliğine girmesinden sonra, İskenderiye sokaklarında dolaşan iki Romalı askerin önlerine çıkan, uğursuz saydıkları kara bir kediyi öldürmeleri üzerine, bütün bir mahalle halkı, Romalı askerleri linç edip, cesetlerini paramparça ederler. Bir kedi kendiliğinden öldüğünde ise tüm aile yas tutar, zengin fakir hepsi kedileri mumyalayıp, bir ketene sararak bronz ya da tahtadan yapılmış mumya kutularına koyarlar. Mısır’da az bulunan tahta ve bronz değerli kabul edilir, kediler de bu değere layık görüldükleri için mumya kutuları bunlardan yapılırdı.
M.Ö. 2000 yıllarında ortaya çıkan Bastet, kedi şeklinde veya kedi başlı bir kadın şeklinde temsil edilmiştir. Neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi, kedi kafalı tanrıça Bastet’le bir tutulduğu için her evde kedi beslenmiş,  o miyavladıkça, evlerin içi neşe ve mutlulukla dolmuştur.
Bu kedi tanrıçadan sonra kedilerin, cadılarla ve kötülüklerle ilişkilendirilmesi ise çok yenidir. Bu fikir, Ortaçağ Avrupası’nda özellikle de İngiltere’de ortaya çıkmıştır. O dönemde hızla üreyen ve gözden düşen kediler, fakir ve yaşlı kadınlar tarafından beslenir. Kara büyü yapmakla suçlanan bu yaşlı kadınlar, zamanla cadı kabul edilip, avlanırlar. Tabii bu avdan kediler de, özellikle de siyah olanlar nasibini alacaktır. Birçok masum kadın ve onların zavallı kedileri direklere bağlanıp yakılmıştır. Kadim Mısır’da kıvrak, neşeli bir tanrıça olarak kabul edilen kedi böylece sırtı kabarmış, pençeleri ve tırnakları çıkmış bir şekilde betimlenerek, kötü kehanet veya ölüm gibi olgularla da özdeşleştirilmiştir.
Aslında kedi İslam inancına göre de iyi kabul edilir. Arap dili ve İslam Araştırmaları Profesörü olan Annemarie Schimmel her kültürde aslanın azamet ve kudret simgesi olarak ortaya çıktığını belirttikten sonra, kedinin halk inançlarında aslanın teyzesi [yine dişil olarak karşımıza çıkar] olduğunu veya aslanın aksırığından doğduğunu belirtir. Peygamberin kedilere olan düşkünlüğünden de söz eden yazar, kedinin temiz bir hayvan kabul edildiğini ve onun içtiği sudan abdest alınabildiğini belirtir. Ayrıca Ebu Hureyre’nin (kedi babası)* sürekli heybesinde taşıdığı kedinin, Peygamber’i korkunç bir yılandan nasıl kurtardığını anlatan bir hikâyeden söz eder: “Peygamber kendisini kurtaran kediyi okşar. Bu yüzden Peygamber’in parmaklarının izleri hala pek çok kedinin alnında, dört koyu şerit halinde görülebilir. Peygamber kedinin sırtını sıvazladığı için kediler asla sırtları üzerine düşmezler.”
MÖ. 3000 yılında Mısırlılar tarafından, MÖ. 2000 yılında da Çinliler tarafından evcilleştirilen kediler şükür ki günümüzde de evimizin ve sokaklarımızın neşesi olarak, mırıldayarak hayatlarımıza sokulmuşlar ve orada kalmışlardır.   
*Ebu Hüreyre: Gerçek adı bilinmediği ve sahipsiz kedi yavrularını besleyip büyüttüğü için kedi babası anlamına gelen Ebu Hureyre ismiyle anılır. 628 yılında Muhammed’in Hayber’de bulunduğu sırada yanına gelerek Müslüman olur ve ölümüne kadar Muhammed’in yanından ayrılmaz. Bu sebeple en çok hadis nakleden sahabe  olduğu söylenmektedir.

Popular Posts